1973’lerde internetin icadından bu yana gerçekten çok şeyler değişti. Artık gittikçe daha fazla iletişim olanaklarını kullanır hale geldik. 2010 yılının sonunda, Dünya’da mobil telefon abone sayısı 5.3 milyara yükseldi, mobil iletişim olanaklarına erişim Dünya nüfusunun %90’ına açık durumda [1]. Aynı dönemde, internet kullanıcılarının sayısı 2 milyar rakamını çoktan aştı. İletişimimiz o kadar hızlı ki, 2010 yılında tüm Dünya’da her saniye 200.000 SMS gönderiliyor [2], kullanımda olan 2.9 milyar e-posta hesabı var, bu hesaplar üzerinden her gün 247 milyar gönderi yapılıyor[3] ve sosyal networklar üzerinde aktif olarak hesabı bulunan kişi sayısı 2.1 milyar kişi[4].
Sürekli veri üretiyoruz ve bu verileri gittikçe daha yüksek hızlarda iletebilecek yeni sistemler geliştiriyoruz. Bu teknolojileri bazen veri tabanı yönetiminde, bazen veri tabanı değişimlerinde, bazen görüntü aktarımlarında hatta bazen oyun sistemlerinde kullanıyoruz. Ürettiğimiz verilere bağlı olarak, yeni donanımlarla daha da etkin veri transfer ve saklama yöntemleri kullanıyoruz. Cep telefonları, bilgisayarlar bunların sadece birkaçı.
Bu güne kadar sadece “ihtiyaçları karşılayan” tüm sistemler çok yakın gelecekte “ihtiyacı kontrol eden” sistemler haline gelecekler[5]. Örneğin enerji dağıtımını daha etkili hale getirmek için kurulmuş bir sistem, belli bir zaman aralığında sisteme çok fazla yük bindiğinde, sistemden enerji sisteminde bulunan diğer makinelerle iletişim kurarak, onları belirlenen zaman aralığında daha az enerji tüketmeleri konusunda uyaracak.
Bu haliyle çok da önemli gözükmeyen belirttiğim gelişmeler bizlerin davranış kalıplarında da etkili olacak. Nasıl bilgisayarlar, dizüstüler, yeni yazılımlar, sosyal networklar, cep telefonları bizlerin yaşayış ve davranış kalıplarını değiştirdilerse, yeni iletişim (yani makineler arası gelişecek olan makineden makineye -M2M) de aynı sonuçları doğuracak.
Yeni iletişim şekilleri yeni davranış kalıpları yaratmakla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda daha evvel de belirttiğim gibi, ihtiyacı kontrol eden sistemlerin de gelişmesine sebep olacak. Asla ve asla gerçekleşmeyen homo-economicus (kendisine maksimum fayda sağlayan seçeneği tercih eden, rasyonel davranan ve kendi çıkarlarını düşünmesi gereken ekonomik insan modeli) belki de kararları veren bir makinenin sisteme girmesiyle daha doğru, daha rasyonel, kesinlikle keyfi olmayan satın alma kararları verecek.
İşte tam da bu noktada belki de en büyük değişimi pazarlama yaşayacak. Artık sadece tüketici ihtiyaç, istek, arzu ve beklentilerine göre pazarlama yapmak kesinlikle yeterli olmayacak. Artık ikna edilmesi gereken bir insan değil, bir makine olacak. Ne dersiniz? Bir şeyler oluyor…
[1]International Telecomunication Union, The World in 2010: ICT Facts and Figures, 2010
[2]International Telecomunication Union, The World in 2010: ICT Facts and Figures, 2010
[3]Mark Brownlow, Email Marketing Reports, http://www.email-marketing-reports.com/iland/2009/08/8-email-statistics-to-use-at-parties.html
[4]The Radicati Group, Inc., Email Statistics Report: 2010-2014, 2010
[5]Vint Cerf, 2020 Shaping Ideas, http://www.youtube.com/watch?v=3f1PS04LyME