Yeni Bağlantılar (linkler)

Pazarlama Canavarı’nın bağlantılarını güncelledim, ekranın sağ alt kısmında tüm bağlantıları görebilirsiniz. Bağlantılar, hiçbir düzen gözetilmeden listelenmiştir.

Bir dostu/meslektaşımı unuttuysan şimdiden özür dilerim, lütfen bana yazıp hatırlatın…

  •  Zeki Yüksekbilgili  Web Sitesi

  •  Yüksekbilgili Eğitim İletişim Grubu

  •  Farketing

  •  BrandBox 

  •  Seth Godin Blog 

  •  Tom Peters

  •  Serdar Öner Blog 

  •  Marka Strateji  

  •  Arda Kutsal Blog 

  •  Perakende Pazarlama Yaklaşımları

  •  Marketallica

  •  Pazarlama Günlüğü

  •  PazarOla!

  •  www.bigumigu

  •  Altı Üstü Tasarım

  •  Podyum

  •  Pazarlamaca

  •  Blogistan

  •  Ad(Kritik)

  •  Elma+Alt+Shift

  •  MarketingMa 

  •  Selim Tuncer | Dialog

  •  Marketing Türkiye 

  •  MediaCat

  •  Junior Copy Writer

  •  Eylülce

  •  Otobüs  

  •  Moda Trenden İn

  •  Turuncu Fikirler

  •  Atölye

  •  Mollaverrahatla

  •  Pazar Akademi

  •  İyi Fikir

  •  Zeynep Özata

  •  Murat Buyurgan

  •  Eylülce

  •  Marketing Post

  •  ReklamYazarlarının Ortak Defteri

  •  Live From NY 

  •  Brand Channel 

  •  Reclamlar 

  •  The Cool Hunter

  •  Pazarlama Köşesi

  •  ISBN9760806 

  •  Stok Reklam 

  •  Sobe

  •  Marketing Adventure

  •  Ad Classix

  • Kişisel Markalaşma

    “Her halükarda düşündüğünüze göre, büyük düşünün”

    Donald Trump

    Günümüzde şirketler ürün ve hizmetleriyle marka yaratmak, başarılı markalar haline gelmek için uğraşırken, bireyler de bireysel farkındalıklarını geliştirip, kişisel özelliklerini güçlendirerek kişisel marka olmak için çabalıyorlar.

    Kişisel Markalaşmayı; aktif olarak kamuoyu algısını biçimlendirerek daha fazla istemciyi cezp etmek sanatı olarak açıklayabiliriz. Kamuoyunun kendiniz hakkındaki algısını kontrol etmeniz mümkün, yani kendiniz hakkında eşsiz bir marka yaratabilir ve bunu yayabilirsiniz…

    Kişisel markalaşma, hem ünlüler için hem girişimciler hem de profesyoneller için kullanılmayı bekleyen bir fırsat, bu fırsatı değerlendirmek için Madonna gibi ünlü olmanız gerekmiyor, kendinizin eşsiz güçlü yönlerinizi ve farklılaştığınız yönleri ortaya çıkartarak, kişisel marka olmak mümkün.

    Kişisel markalaşma, sizin kendinizi, başkalarından sizi tanımlamadan önce tanımlamanızdır.

    İstemcilerin sizinle ilgili algılarını rahatlıkla şekillendirebilirsiniz, bunun için güçlü yönlerinizi, değerlerinizi, hedeflerinizi ve kişiliğinizi anlaşılır bir şekilde ortaya koymak yeterlidir. Kendinizi ve arkasında durduğunuz şeyleri tanıştığınız herkese anlatın; istemcilerinize, müşterilerinize, arkadaşlarınıza, komşularınıza ve hatta yabancılara. Eğer bunu yeterince sık ve tutarlı şekle yaparsanız, “Kişisel Markanız” yani “Siz” oluşacaktır.

    Kişisel Markalaşmanın 7 altın kuralı var;

    Kural 1, Uzmanlaşma Kuralı:

    Mükemmel bir kişisel marka eşsiz, sadece bir konuya konsantre olmuş olmalıdır. Konsantre olduğunuz konuda çok bilgili, çok güçlü yada çok yetenekli olmalısınız. Yetenek, doğuştan sizde olan bir özellik iken, bilgi ve güç sonradan kazanılır.

    Kural 2, Liderlik Kuralı:

    Konsantre olduğunuz konuda kişisel marka olmak demek, diğerlerinin sizi o uzmanlık alanının lideri şeklinde algılamasıdır. Liderlik algısı size ayrıca mükemmellik, pozisyon ve tanınırlığı da beraberinde getirecektir. Eğer uzmanlaştığınız konuda lider olarak algılanmaya başladıysanız, marka olmak yolunda çok büyük bir adım atmışsınızdır.

    Kural 3, Kişisellik Kuralı:

    Gerçek bir kişisel marka, kaynağının yani sizin kişiliğiniz üzerine kurulur. Bu da hem karakterinizi hem de eksikliklerinizi içerir. Dolayısıyla iyi olmanız yeterlidir, mükemmel olmak için, kişiliğinizin dışına çıkmanıza gerek yoktur. Kişiliğinizi, marka için değiştiremezsiniz. Yaratmaya çalışacağınız farklı bir kişilik ise, muhakkak bir yerlerde açık verip, marka imajını zedeleyecektir. Asla siz olmaktan vazgeçmeyin.

    Kural 4, Farklılık Kuralı:

    Etkili kişisel marka, rakiplerine göre farklılıkları ile sunulmalıdır. Ortalama olup, kimseyi gücendirmemek, yapılacak en büyük hatadır. Ortalama, kimsenin dikkatini çekmez, zaten en çok bulunan şeydir. Farklı olmayan, fark edilmez, farklılıklarınızı açıkça ortaya koymanız gerekir. Ortaya koyacağınız farklılıklarınız, markanızın diğerlerinin zihninde algılanması için en temel araç olacaktır.

    Kural 5, Görünürlük Kuralı:

    Başarılı bir kişisel markanın sürekli göz önünde olması gereklidir. Tekrar ve tekrar ve tekrar görülmesi gerekir. Ancak bu şekilde, diğerlerinin algısında, olmak istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Görünürlük, direkt olarak kaliteyi çağrıştırır. Sizin sürekli göz önünde olmanız, diğerlerine göre tercih edildiğinizin ve sunumunuzun diğerlerine göre daha iyi olduğunun algılanmasını sağlar. Daha çok görünür olmak için zaman ve para harcamaktan çekinmeyin.

    Kural 6, Birlik Kuralı:

    Kişisel marka ardındaki kişi, markanın uyandırdığı ahlaki ve davranışsal kod ile uyumlu hareket etmelidir. Kişisel hareketler, markanın aynası olmalıdır. Dolayısıyla, çizeceğiniz marka imajınızın tamamen düşünceleriniz, beyanlarınız, hareketleriniz, giyiminiz ve tarzınızla desteklenmesi gereklidir. Bu birlik bozulduğunda, marka imajı için vermeye çalıştığınız mesaj kirlenecektir.

    Kural 7, Devamlılık Kuralı:

    Kişisel markayı oluşturmak uzun sürecektir. Çok fazla reklam ve hakla ilişkiler ile bu süreyi kısaltabilirsiniz ama asla çok aza indiremezsiniz. Markanın oluşması aşamasında, markanıza yapışın, asla ama asla değiştirmeye çalışmayın. Sabırlı olun. Kişisel markaların yaratılması yıllar sürer.

    Kişisel marka yaratmak, zahmetli uzun bir süreç, ama sonucunda elde edilebilecekler, bu zahmetlere değiyor.

    İşte kişisel markanızı yaratmakla kazanabilecekleriniz;

    • Gelirinizde ciddi artış yaratmak.

    • Görünürlüğünüzde artış yaratmak.

    • Rakiplerinizden farklı olmak.

    • Yüksek kalitede istemci ile temas.

    • Yeni iş alanlarına genişleme.

    • İşi ve istemcileri seçme özgürlüğü.

    • Size olan talepte artış yaratmak.

    • Kişisel güvende artış.

    • Sunumlar için ekstra değer isteme hakkı.

    • Kişisel ve profesyonel hedeflere ulaşmak.

    • Değerlerinizi dış dünyaya yansıtmak.

    • Kötü zamanlarınızı kolay atlatmak

    2000li yılların başları kişisel markaların yılları oldu; Jack Welch, Oprah Winfrey, Tom Peters, David Beckham, Eminem, Arman Kırım, İbrahim Tatlıses, Hülya Avşar…

    ABD’de İnternet Reklamcılığı İlk 3 ayda 3,9 milyar

    turk.internet.com’un haberine göre

    “Amerika’daki İnternet reklamcılığı, yapılan araştırmalara göre ilk 3 ayda % 38 artarak 3,9 milyar $’a ulaştı. İnteraktif Reklamcılığı Bürosu (IAB – Interactive Advertising Bureau) ile PricewaterhouseCoopers işbirliğinde ve Yahoo ile Google’un da dahil olduğu online internet reklamı satan büyük sitelerle görüşülerek tespit edilen rakamlara göre tüketiciler artık internet reklamlarına daha çok ilgi gösteriyor. Bu da reklamverenin internete daha ağırlık vermesine neden oluyor.

    İlk 3 aylık sonuçlar internetin, geleneksel reklam mecraları arasındaki yerini sağlamlaştırmaya başladığının da işareti olarak görülüyor. İlk 3 aylık sonuçlar geçen yılın 1.çeyreğine göre % 38 ve 2005’in son çeyreğine göre de % 6 daha yukarıda.
    İlk 3 aylık rakamların, geçen yılın son çeyreğinden de yüksek olması, internet reklamcılığına tüketicinin de, reklamverenin de ilgisinin arttığına işaret ediyor. Çünkü her yılın 4.çeyreği ABD için gerek yılbaşı, gerek christmas dönemleri nedeniyle hediye ve seyahat miktarının arttığı, yani reklamların yükseldiği dönem.
    Ancak interneti kullanan sayısının artması, farklı reklam olanaklarının tanımlanması, reklamverenin de internetin hem raporlanma hem de kullanıcıya ulaşmada daha etkin olanakları olduğunu fark etmesi nedeniyle İnternet Reklamcılığı yükseliyor. Nitekim 1997 yılında ABD’de 1 milyar $’ın altındaki internet reklamcılığı hacmi, geçen yıl 12,5 milyar $ olarak gerçekleşti.
    Özellikle Google’un daha küçük reklamcıya ulaşmasına olanak veren listeleme ve arama motoru reklamcılığı, internet reklamlarını yükselten bölümler oldu. İnternet reklamcılığı yerel reklamcılığa da yeni ufuklar sağlıyor.”

    Yazıyı okuyunca aklıma 2 şey geldi;

    Birincisi, keşke bizde de bu tür araştırmaları yapan kuruluşlar olsa…

    İkincisi, acaba bizim firmalarımız internet reklamcılığının ne zaman farkına varacaklar…

    Reklamlarınızda Kullanmamanız Gereken 5 Kelime

    BusinessWeek’te Steve McKee enterasan bir yazı yayımladı. “Reklamlarınızda Kullanmamanız Gereken 5 Kelime”…

    Başlığı çok ilgi çekici ama içerik çok daha ilginç.

    McKee diyor ki,

    “Şu beş kelimeyi asla reklamlarınızda kullanmayın;

    1- Kalite

    2- Değer

    3- Servis

    4- İlgi

    5- Dürüstlük

    Sebepleri de şöyle sıralamış;

    1- Kalite:

    Alınmaya değer her ürün yada hizmet kalitelidir. Alıcılar, fiyata göre, kalitenin de geleceğini bilirler. Ayrıca kalite tüm firmalarca o kadar kullanılmıştır ki, sadece boş 6 harf haline gelmiştir.

    2- Değer:

    Tıpkı kalite gibi, değer de fiyata bağımlı olarak değişmektedir ve alıcılar alımı yaparken, değerin ne olduğunu bilmektedirler. Her ürün veya hizmetin, kendine has değer eşitliği vardır. Bu yüzden “en değerliyi biz sunuyoruz” tamamen havada kalacak bir iddiadır.

    3- Servis:

    Hiç “biz kötü servis veriyoruz” diyen bir reklam gördünüz mü? Dolayısıyla daha iyi servis vaadi, alıcı açısından hiçbir anlam ifade etmeyecekitr.

    4- İlgi:

    Gerçekten firmanızın, rakiplerine göre müşterilerine daha fazla ilgi gösterdiğine mi inanıyorsunuz? Bunu söylemek iyi gelebilir ama, kamuoyu gözünde uçuşan kelimedir sadece. Rakibiniz müşterilerine ilgi göstermezse nasıl ayakta kalabilir? Ayrıca, rakibe göre daha ilgili olduğunuzu nasıl ispat edebilirsiniz?

    5- Dürüstlük:

    Dürüstlük zaten her firmada olması gereken birşeydir. Bunu ilan etmenin nasıl bir anlamı olabilir ki? Ya gerçekten dürüst değilsiniz, birşeyler saklıyorsunuz, dürüst olduğunuzu söyleyerek bunu gizliyorsunuz yada -biraz ayıp ama- rakibinize göre daha yüksek yaşam standartlarınız olduğunu ima ediyorsunuz.”

    Rekabet için elinizde çok fazla şey yoksa, yani “daha”nın yanına birşeyler koyamıyorsanız, bu beş kelimenin hala en iyi alternatifler olduğunu düşüüyorum. Eğer “daha” hala boşsa; daha ucuz, daha farklı, daha ilginç, daha yararlı, daha kısa… zaten yok olup gideceksiniz. Bunlarla biraz daha idare edin!

    Yorumsuz

    pazarlamacanavari_musluk.jpg