Bölge Bölge Türkiye Raporu

Ipsos KMG, harika bir rapor daha yayınladı ve Türk tüketicileri bölge bölge araştırdı.
Bölge Bölge Türkiye Raporu’yla Ipsos KMG, hızlı tüketim ürünlerinden internet kullanım alışkanlıklarına kadar geniş bir yelpazede tüketicileri bölgelere göre inceledi.
Türkiye’nin coğrafi bölgelerini anlamak Türkiye’deki nüfus yelpazesini anlamak için oldukça önemli bir başlangıç noktası…Coğrafi özelliklerine göre; Marmara, Ege, İç Anadolu, Akdeniz, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olarak sıralanan bölgelerimizi, coğrafi farklılıkları kadar bölge sınırları içinde yaşayan halkın özellikleri, diğer ülkelerle komşulukları, var olan kaynakları işlemelerine göre farklılaşmış geçim kaynakları, yemek kültürleri, karşılaştıkları hava koşullarına yönelik olarak benimsedikleri alışkanlıklar gibi daha pek çok farklılık da birbirinden ayırıyor. Okumaya devam et

Türkiye Nüfusu

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bu sabah Türkiye İstatistik Kurumu’nda (TÜİK), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nden elde edilen verileri açıkladı. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre 2007 sonu itibarıyla Türkiye nüfusu, 70 milyon 586 bin 256 kişi olarak açıklandı.
İstanbul’un nüfusu ise 12 milyon 573 bin 836 kişiyi buldu. Bu, nüfusun yüzde 17.8’inin İstanbul’da ikamet ettiğine işaret ediyor. Başkent Ankara’da ise 4 milyon 466 bin 756 kişi ikamet ediyor. Okumaya devam et

MTV Türkiye’de!…

MTV Türkiye’de!…

Türkiye’nin Yeni Sosyoekonomik Profili

26 ilde 8 bin 500 hanede yapılan araştırmayla, Türkiye’nin değişen sosyoekonomik tüketici profili güncellendi. Ortaya çıkan sonuçlar reklam dünyasına açıklandı

Türkiye’nin gelişen ekonomisiyle birlikte değişen yeni sosyo-ekonomik statü (SES) ölçeği de belirlendi. Eylül- Kasım 2005 tarihleri arasında Türkiye nüfusunu temsil eden 26 ilin kent ve kırsalında 8 bin 500 hanede yüz yüze görüşme yöntemiyle yapılan araştırmanın sonuçları önceki gün İstanbul’daki İş Kuleleri’nde düzenlenen toplantıyla reklam dünyasına açıklandı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Uluslararası Reklamcılık Derneği Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, yeni SES ölçeğinin sektör için önemini vurguladı. Yalçındağ, “Değişen ekonomiye bağlı olarak tüketicinin de sosyoekonomik konumları değişti. Buna bağlı olarak ölçeğin yenilenmesi gerektiği ortaya çıktı. Yenilenen SES ölçeği tüketici profilini daha iyi tanımladı” dedi.
Araştırmacılar Derneği Başkanı Betül Khan ise yaptığı konuşmada Türkiye’de şimdiye kadar yapılan araştırmalarda farklı ölçeklerin kullanılması nedeniyle araştırmaların birbirleriyle karşılaştırılamama sorunu yaşandığını, buna son vermek için 2005 yılında araştırmacı ve araştırma verenlerin bir araya gelip bu projenin temelini attıklarını anlattı. Khan, BİAK, TİAK ve Reklamverenler Derneği’nin finanse ettiği yeni SES araştırmasının ODTÜ öğretim üyelerinden Doç. Dr. Uğur Çağlı denetiminde yapıldığını söyledi.
Aynı zamanda Türkiye’de TV’lerin reyting ölçümünü yapan AGB’nin de denetçisi olan Doç. Dr. Uğur Çağlı, 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren AGB’nin panellerini yeni SES’e göre değiştirdiğini açıkladı.

A GRUBU

Genel nüfusun içinde çok azlar, büyük ölçüde ya tek başına yaşıyorlar ya da 2 kişiler.
Bu grup, en az iki kuşak mutlak bir biçimde eğitimli, hem de çok iyi eğitimli.
Yarıya yakını çocuksuz.
Oturduğu eve sahip olma oranının en düşük olduğu grup.
Evlerinde konfor standartları var. Salonda zemin parke ve ev avizeyle aydınlanıyor.
İleri teknoloji ürünlerini tercih ediyorlar.
Araç sahipliği çok yüksek.
Evin alışverişini kadın yapıyor.
Hazır yiyecekler, dondurulmuş gıda maddeleri, dilimlenmiş ekmek gibi farklılaşan talepleri var.
Cep telefonu kullanma oranı yüzde 96, ev telefonu ise yüzde 78.
Üçte ikisinde bilgisayar var, ücretli TV yayınlarını tercih ediyorlar.
Borçlanmaktan korkmuyorlar, kredi kullanıyorlar.
Ayakkabılarını büyük ölçüde (yüzde 74) kapının önünde bırakmıyorlar.
Bu grubun tamamı gazete okuyor.

B GRUBU
İdeal aile 4 kişiden oluşuyorsa B grubu büyük ölçüde bunu yakalıyor.
Eğitim profili, A grubunun bir kuşak öncesini andırıyor.
Çocuksuz aile sayısı çok az.
Oturdukları eve sahip olma oranı A’dan biraz yüksek.
Salonun zemininde parkenin yanı sıra marley de var. Salonda avize çoğunlukta, ama çıplak ampul de var.
Dayanıklı tüketim ürünlerine olan talep A grubuna neredeyse özdeş.
Yarısının özel binek aracı var.
Tüketim mallarında eve ne alınırsa alınsın, alışveriş sorumluğu annede.
Açık gıda maddelerini az da olsa kullanıyorlar, ancak açık temizlik maddelerine talepleri düşük.
Herkesin cep telefonu (yüzde 96) var, hatlı telefon daha az.
Yüzde 50’sinin bilgisayarı var, üçte biri ücretli TV abonesi.
Bu grup da bankaya borçlanmaktan fazla korkmuyor.
Yüzde 50’sinin evinin önünde ayakkabılar çıkarılıyor.
Büyük çoğunluk gazete okuyor.

C1 GRUBU
B grubuna çok benziyor. Yarıdan fazlası 3-4 kişilik aile.

Bu grupta üniversite eğitimi, ebeveynler için gündemden kalkıyor.
Bu grupta üçte iki oranında 1-2 çocuk var, kalan kesimde çocuk sayısı artıyor.
Konut sahipliği oranı artmaya devam ediyor.
Salonda parke azalıyor, şap bile var. Avize oranı üçte bir, geri kalanı çıplak ampul kullanıyor.
Dayanıklı tüketim ürünleri kullanımında üst iki gruptan (A-B) büyük farklılık göstermiyor.
Yarıya yakını araç sahibi. Önemli ölçüde araçlarını ikinci el alıyorlar.
A ve B’ye oranla alışverişte babanın sorumluluğu anneye yaklaşıyor.
Yüzde 50’si açık gıda kullanıyor. Temizlik ürünlerinde bu oran üçte ikiye iniyor.
Çok büyük ölçüde (yüzde 89) cep telefonu kullanıyorlar. Hatlı telefon oranı da (yüzde 82) yüksek.
Beş aileden birinde bilgisayar var.
Banka kredisi kullanımında tedbirliler.
Üçte ikisinin evinde ayakkabılar kapı önünde çıkarılıyor.
Dörtte üçü gazete okuyor.

C2 GRUBU
Hanede yaşayan insan sayısı genelde 4 ve üstü.
Aile reisi ve eşinin eğitimle bağlantısı ilkokulla noktalanıyor.
Çocuk sayısı C1’e benzer, ancak 3-4 çocuk oranı daha yüksek.
Konut sahipliği C2, D ve E gruplarında aynı: yüzde 65.
Salon zemininde şap ve rabıta ağırlıkta. Avize kullanımı beşte birin altında.
Yarısı, tek kapılı buzdolabı kullanıyor. Bulaşık makinesi çok düşük oranda var.
Üçte birinin aracı var ve çoğu ikinci el.
Alışverişte anne ve baba eşitlenmiş durumda.
Gıdada daha çok açık ürünler kullanılıyor. Açık temizlik ürünleri kullanımında da dikkat çekecek bir oranda artış var.
Cep telefonu sahipliği çok yüksek. Normal ev telefonu ise biraz daha fazla (yüzde 82).
10 aileden birinde bilgisayar var, neredeyse tamamı çatı anteni kullanıyor.
Az sayıda ailenin tasarruf hesabı var, kredi kullanımı oranı dörtte bir.
Ayakkabılarını kapı önünde çıkarıyorlar.
Yarıdan fazlası gazete okuyor.

D GRUBU
Yüzde 50’si ya 5 kişilik ya 6 ya da daha fazla nüfusa sahip aileler.
Üçte ikisinde çocuk sayısı 3-5 ya da 6 ve üstünde.
Üçte ikisi ev sahibi, 10’da birinin ikinci evi var ve ev bu kentte.
Dörtte birlik kesimin salonlarında şap ve rabıta var. Avize çok az, çıplak ampulle aydınlatma çok fazla.
Dayanıklı tüketim ürünlerinde bulunabilirlik oranı hâlâ yüksek ancak yeni teknoloji ürünleri çok az.
Araç sahipliği oldukça (yüzde 17) az ve bir bölümü ticari.
Alışverişte kadın hâlâ var, ama erkek ağırlığı belirgin olarak hissediliyor.
Gıda ve temizlik ürünlerinde açık olanlar tercih ediliyor.
Cep telefonu sahipliği oranı üçte iki, hatlı telefon oranı yüksek.
Yüzde 13’ü bankadan kredi kullanıyor, bunun da çoğu ev kredisi. Menkul kıymetlere talep az.
Ayakkabılar kapı önünde çıkarılıyor.
Üçte biri gazete okuyor.

E GRUBU
Bu grup kalabalık ailelerden oluşuyor.
Üçte birinin çocuk sayısı 6’dan fazla.
En yüksek konut sahipliği oranı D ile birlikte bu grupta.
Şap, en yaygın zemin malzemesi, çıplak ampul de vazgeçilmeyen aydınlatma aracı.
Yüzde 90’ında buzdolabı var ve çoğunlukla tek kapılı. Dayanıklı tüketim ürünlerinin çoğu ikinci el.
10’da 1’inin aracı var ve bunların çoğu ikinci el.
Alışverişi öncelikle baba sonra anne yapıyor. Alışverişe çocuklar da katılıyor.
Gıda ve temizlik ürünlerinde her zaman açık malzemeler alıyorlar. Temizlik ürünlerinin en az kullanıldığı grup. Üçte biri dişlerini fırçalamıyor.
Bakkal ve semt pazarı, en çok alışveriş yaptıkları yerler. Marketlere nadiren gidiyorlar. Satın almaların yarısı veresiye.
Yarıdan fazlasının cep ve ev telefonu var, ama bilgisayar ve videoları yok.
Çok düşük oranda, o da kredi ihtiyacı dışında bankayla hiç işleri yok.
5’te biri gazete okuyor. Dergi alacak ne paraları var ne de moralleri.

Türkiye ve 29 Mart’ta Görülecek Tam Güneş Tutulması

Hürriyet Gazetesi’nin Haberi:

“Türkiye’den 29 Mart’ta görülecek tam güneş tutulması, tüm dünyada büyük ilgi uyandırdı. Binlerce bilim adamı ve turistin Türkiye’ye yöneleceği, NASA’nın da güneş tutulmasını Türkiye’den canlı yayınlayacağı belirtildi.

NASA’nın güneş tutulması dolayısıyla Türkiye’den yapacağı canlı yayınının ABD’deki 109 bilim müzesinde izlenebileceği belirtildi. Yeni binyılın ikinci tam güneş tutulması, Brezilya’dan Orta Asya’ya kadar uzanan dünyanın dar bir şeridinde izlenebilecek. Türkiye’nin 4 dakika sürmesi beklenen tam güneş tutulmasının en iyi görülecek yerlerden biri olacağı ifade edildi. Bu binyılın ilk tam güneş tutulması 2001 yılında meydana gelmiş ve Güney Afrika’ta izlenebilmişti.”

Yine Türkiye’yi tanıtmak için müthiş bir fırsat var elimizde. Bakalım bunu ne kadar becerebileceğiz.

Artık top Turizm Bakanlığı’nda. Umarım birşeyler yaparlar.

Türkiye’yi pazarlamakla sorumlu olduğunu söyleyen Başbakanımızdan, Turizm Bakanlığı’na bu konuda birşeyler yapmasını söylemesi gerektiğini hatırlatan ilk ben olayım…

Lokumcu Aranıyor

Hürriyet’in haberi aynen şöyle;

“Türk lokumu Rum tatlısı oldu:
İngiltere’de “Narnia Günlükleri” filminin ardından başlayan lokum ilgisi çığ gibi büyüyor. Yılbaşı alışverişlerinin yapıldığı bu günlerde lokum satışları artarken çikolata satışları düştü, ancak İngiltere’de lokum “Rum tatlısı” olarak satılıyor.”

Ben inanamadım. Bu habere verilen yorumlarda kimileri Turizm Bakanlığı’na, kimileri Yunanlılara kimileri de Hükümete söylemediğini bırakmamış.

Peki, niye Türkiye’nin büyük lokum üreticilerinden biri çıkıp, Narnia Günlükleri filmiyle başlayan lokum çıldınlığının arkasına takılıp iyi bir reklam kampanyası yapmıyor? Sonuçta böyle bir şans belki 25-50 yılda bir gerşekleşebilir. Böyle bir imkan nasıl kullanılmaz? LOKUM! LOKUM! diye bağıran insanlar var ve lokum üreticilerinden hiçbiri bu fırsatı kullanmıyor. Tarihin en sıkı pazarlama hataları arasına girecek bir örnek olay ülkemizden çıkmak üzere!

NOT: Lokumcular arasında bu işe el atmak isteyen varsa, ben danışmanlık yapmaya hazırım. İngilizcem de iyi, lokum yemişliğim de var, pazarlama konusunda iyi olduğuma inanıyorum. Kampanya işe yaramazsa bana para da vermeyin. Boşverin lokumun “Rum Tatlısı” olmasını, gelin lokum satalım, para kazanalım.

Kıssadan hisse: En iyi pazarlama, para kazandırandır.

Bir kısa not daha:

Hürriyet gazatesinde çıkan habere yorum olarak, yukarıdakine benzer birşey yazdım, hatta ‘NOT’ kısmındakileri de özellikle reklam olmasın, yanlış anlaşılmasın diye eklemedim. Çok şaşırtıcı birşey oldu, yorumu yayınlamamışlar. Sanırım editörler bu tür bir yaklaşımı beğenmediler, yani beklentileri pazarlama açısından bir bakış açısı değil, sadece “yazık”, “tüh”, “harekete geçsin birileri”, “bunu da kaptırdık” türü yorumlarmış. Dedim ya, şaşırtıcı.