2022 Yılında Pazarlama Aktiviteleri

Pandemi ile birlikte, özellikle pazarlama süreçleri ve araçlı önemli değişimlere uğradı. Yeni dönemde her ne kadar yeni varyantlar sebebiyle tehlike devam etse de, aşılanan insanların yaygınlaşması ve değişen alışkanlıklarımız sebebiyle artık kapanmaların olmayacağını öngörmek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla bu yazımda sizlerle yeni dönemde bütün pazarlamacılar, nasıl aktiviteler yapacaklar neler için bütçe ayırıyorlar konularını paylaşacağım.

  1. Hibrit Etkinlikler

Pazarlama ekipleri için müşterileri (hatta tüm paydaşları) ile bir araya geldikleri etkinlikler hayati öneme sahiptir. Bu etkinlikler (seminerler, festivaller, ürün lansmanları gibi) ile hem mevcut hem de potansiyel müşterileri ile iletişim kurar,  marka farkındalıklarını arttırmayı başarırlar. Pandemi döneminde gerek kapanmalar gerekse bulaş endişeleri ile tamamen iptal edilen ya da sadece çevrimiçi olarak gerçekleşen etkinlikler yeni dönemde hibrit olarak gerçekleştirilecekler. Yani 2022 için bu hibrit etkinliklerin yeni normalin bir parçası olacağını söyleyebiliriz. Birçok etkinlik, katılımcılarına hem fiziksel olarak etkinliğe dahil olma hem de istenilen yerden sanal olarak katılma seçeneği ile sunulacaktır.

Okumaya devam et

Türkiye’nin en sevilen markaları “Lovemark Türkiye 2022” açıklandı

MediaCat ve Ipsos işbirliğiyle gerçekleştirilen Lovemark araştırması markanın zihin payı, duygusal olarak yakınlık derecesi, beklenti ve ihtiyaçları karşılama düzeyi ile asla bırakılamayacak kadar sevilip sevilmediği dikkate alınarak modellenen bir hesaplama ile gerçekleştiriliyor.

Türkiye’nin Lovemark’ları 2022

  • Akaryakıt: OPET
  • Ambalajlı Su: Erikli
  • Banka: Ziraat Bankası
  • Beyaz Eşya: Arçelik
  • Bitki Çayı: Doğadan
  • Kahve: Nescafé
  • Mobilya: İstikbal
  • Pizza: Domino’s
  • E-ticaret: Trendyol
  • Giyim-Tekstil: LC Waikiki
  • İç Giyim: Penti

İyilik Ekonomisi

Gezegenimizde belki de son dönemlerde en çok karşılaştığımız şeyler belirsizlik, kaynakların azalması, küresel felaketler, salgınlar ve krizler olmaya başladı. Gittikçe karmaşıklaşan uluslararası ilişkiler, kaynakların azalması (örneğin tatlı su kaynakları), üretim paradoksu gibi konular hayatımızın her anında karşımıza çıkarken, tüm insanlık daha fazla iyiliğe ve güzel haberlere ihtiyaç duymaya başladı. Üstelik bu iyilik odağı kesinlikle sadece günlük hayatımızda değil, iş hayatımızda da önemli hale geldi. Tüm bu değişimler, yeni bir kavramın son yıllarda ciddi anlamda daha fazla konuşulan bir kavramı hayatımıza soktu; İyilik Ekonomisi (Kindness Economy).

Yenidünya düzeni hem çalışan hem de müşteri davranışlarını dönüştürerek iyilik ekonomisini ortaya çıkardı. İyilik ekonomisinin ardında insanın içinden gelen bir iyilik yapma güdüsü var ve dolayısıyla insanlar çalıştıkları ya da hizmet aldıkları şirketlerle daha güçlü bağlar kurabilmek için bu şirketlerde iyilik odağını görmek istiyorlar.[1]

Okumaya devam et

Türkiye’nin en sevilen markaları “Lovemark Türkiye 2021” açıklandı

MediaCat ve Ipsos işbirliğiyle gerçekleştirilen Lovemark araştırması markanın zihin payı, duygusal olarak yakınlık derecesi, beklenti ve ihtiyaçları karşılama düzeyi ile asla bırakılamayacak kadar sevilip sevilmediği dikkate alınarak modellenen bir hesaplama ile gerçekleştiriliyor.

Türkiye’nin Lovemark’ları 2021

  • Akaryakıt: OPET
  • Ambalajlı Su: Erikli
  • Atıştırmalık: Ülker
  • Banka: Ziraat Bankası
  • Bebek Bakım Kremi: Bepanthol
  • Beyaz Eşya: Arçelik
  • Bulaşık Makinesi Deterjanı: Fairy
  • El Hijyeni: Duru
  • E-ticaret: Trendyol
  • Ev Hijyeni: Domestos
  • Kahve: Nescafé
  • Online Market: Migros

Volkswagen Reklamı

Volkswagen için Avustralya’da hazırlanmış reklam filmi.

Ajans: DDB, Avustralya.

COVID-19 Sonrası Türkiye ve Fırsatlar

COVID-19 Sonrası Türkiye ve Fırsatlar
Dr.Zeki Yüksekbilgili
http://www.zeki.yuksekbilgili.com

COVID-19 ile birlikte hepimiz yaşam şekilleri, iş yapış şekilleri köklü ve geri dönülmez şekilde değişti. Bu değişim doğal olarak hepimizde gelecek kaygısı oluşturuyor. Son aylarda yaptığım eğitimlerin neredeyse tamamında, katılımcılar çok da doğal olarak endişelerini dile getiriyorlar. Bu endişelerin hepsinde haklı olsak da, unutulmaması gereken önemli bir konu da, COVID-19 sonrası özellikle ülkemiz ile ilgili önemli fırsatların olduğu… Dolayısıyla bu yazımı, COVID-19 sonrası Türkiye ve fırsatlar üzerine hazırladım.

Global bir perspektif ile konuyu ele aldığımızda, Dünya’da toplam ithalatın (18.998 Milyar $) %53’ünün 10 ülke tarafından gerçekleştirilmekte olduğunu görüyoruz. Bu ülkeler incelendiğinde en çok ithalat yapan ülkelerin sırasıyla %14 ABD, %11 Çin, %7 Almanya, daha sonra Japonya, Birleşik Krallık, Hollanda, Fransa, Hong Kong, Kore ve İtalya olduğunu gözlemliyoruz .

COVID-19 ile birlikte özellikle belirli alanlarda bölgeselleşmenin çok daha fazla önem kazandığı ve kazanacağı rahatlıkla söylenebilir, yani artık tek alternatifli tedarik zincirlerine olan bağımlılığın ortadan kaldırılması, stratejik bir öncelik haline gelmiştir -COVID-19 yeni bir kriz olsa da Çin’deki tedarik zinciri riski yeni değildir. Dünyanın en büyük iki ekonomisi Amerika ve Çin arasındaki Ticaret Savaşları kapsamında zaten birçok üretici bu konuda farklı önlemler almaya başlamışlardır-. Bu trendin en hızlı hayata geçme şekli ise üretimin alternatiflerinin ortaya koyulması (çoklu tedarik) ve yakın coğrafyalara taşınması olacaktır. İşte tam da bu noktada Türkiye, özellikle büyük ithalat yapan ülkeler ile ilişkileri ve coğrafi yakınlığı ile büyük avantajlara sahip bir ülke olarak öne çıkmaktadır.
Okumaya devam et

Corona Virüs ve Pazarlama

Corona virüsü salgını, istisnasız dünyadaki tüm ülkelerin ekonomilerini alt üst etti. Bu durumun da kısa süre içerisinde düzelmesi pek de olası gözükmüyor. Ülkeler, bu kriz ile başa çıkabilmek için farklı önlemler aldılar. Tüm bu önlemler de özellikle ekonomik anlamda bir krizin tüm ülkelerde baş göstermesine sebep oldu. Doğal olarak tüm işletmeler, bu kriz karşısında farklı önlemler ile ayakta kalmaya çalışıyorlar…

Kriz, en basit haliyle “Bir ülkede veya ülkeler arasında, toplumun veya bir kuruluşun yaşamında görülen güç dönem, bunalım, buhran” olarak tanımlanabilir. Şu anda yaşadığmız Corona virüsü salgını kaynaklı kriz, her alanda iş hayatını etkiliyor. Ama kriz dönemlerinde, özellikle pazarlama alanında yapılacak manevralar ile ciddi anlamda krizi yönetmek mümkün olabilir.

Kriz zamanlarında belki de en büyük problem pazarlama, çünkü tüketicilerde talep azalıyor, harcama eğilimi düşüyor, üreticilere, ürün ve hizmetlere olan güven azalıyor. Üstelik mevcut Corono virüs salgını sebebiyle insanların salgının yayılmasını önlemek amacıyla evlerine kapanmaları işlerin neredeyse durma noktasına gelmesine neden olmuş durumda.

Okumaya devam et

Abonelik Ekonomisi

Çok uzun zamandır, pazarlama ve pazarlamacılar insanın en temel dürtüsünü temel alarak sistemler geliştirdiler; sahip olmak. Fakat yeni dünyada belki de insan ile ilgili en temel değişim tam da burada yaşandı; yeni dünyadaki tüketici sahip olmak yerine kullanmayı tercih ediyor!

Bu temel model, çok hızlı bir şekilde tüm dünyada benimsendi; yeni müşteriler arabaya sahip olmak yerine, arabayı sürüp istediği yere gitmek, bir müzik albümünü almak yerine istediği zaman albümün içindeki parçayı dinlemek, yazlık almak yerine istediği bir tatil belgesinde bir başka kişinin evini bir süreliğine kullanmak istiyor[1]. Günümüzün tüketicileri bakımın güçlükleri yerine erişimin avantajlarını tercih ediyorlar. Üstelik abonelik ekonomisinde sınır yok;  konaklama (AirBnB), ulaşım (Uber), araç kiralama (Yoyo), giyim (Stitch Fix), abiye giyim (Rent the Runway), tıraş bıçakları (Dollar Shave Club), makyaj ürünleri (Birchbox), yemek (Blue Apron), sesli kitap (Audible), televizyon (Vestel)*, servis taşımacılığı (Volt Lines), kullanım alanı (Kollektif House), teknoloji ürünleri (Grover), film (Turkcell TV+), Bulut depolama (Dropbox)… Tüm bunlar abonelik ekonomisini iş modellerine uygulamış ve başarılı olan şirketlerden bazıları. Kısaca, dünya ürünlerden hizmetlere geçiyor.

Okumaya devam et

Türkiye’nin en sevilen markaları “Lovemark Türkiye 2020” açıklandı

MediaCat ve Ipsos işbirliğiyle gerçekleştirilen Lovemark araştırması markanın zihin payı, duygusal olarak yakınlık derecesi, beklenti ve ihtiyaçları karşılama düzeyi ile asla bırakılamayacak kadar sevilip sevilmediği dikkate alınarak modellenen bir hesaplama ile gerçekleştiriliyor.

Türkiye’nin Lovemark’ları 2020

  • Ambalajlı Su: Erikli
  • Banka: Ziraat Bankası
  • Cam Eşya: Paşabahçe
  • Çamaşır Deterjanı: OMO
  • Dijital TV Platformu: Netflix
  • Diş Macunu: Colgate
  • El Kremi: Arko Nem
  • Havayolu Şirketi: Türk Hava Yolları
  • Kahve: Nescafé
  • Kişisel Bakım Marketi: Gratis
  • Online Alışveriş Sitesi: Trendyol
  • Sosyal Medya Platformu: Instagram
  • Spor Ayakkabı: adidas
  • Şampuan: Elidor
  • Tıraş Bıçağı: Gillette
  • TV Kanalı: FOX

II. Müşteri Sadakati ve Müşteri Deneyimi Konferansı Notlarım

MC olarak görev aldığım, BMI tarafından düzenlenen II. Müşteri Sadakati ve Müşteri Deneyimi Konferansına pazarlama profesyonelleri bir araya geldiler.

Konuşmacılar

  • Dr. Zeki Yüksekbilgili, Nişantaşı Ünivertesi Öğretim Üyesi
  • Efe Çapar, Koçtaş Marketing Director
  • Berkay Özköse, Oracle ECEMEA CX Strategy and Business Development Leader
  • Volkan Demiroğlu, DHL Müşteri Hizmetlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı
  • Selcan İkiz, Migros Head of Customer Experience and Campaign
  • Oya Eren, Oracle Customer Experience Solutions Engineering Director
  • Doç.Dr. Can Erdem, Yeditepe Üniversitesi Lecturer & Writer
  • Dr. Nihat Tavşan, Yeditepe Üniversitesi Lecturer & Writer
  • Betül Yılmaz, Consultant Marketing and Customer Experience
  • Orçun Köse, Beymen CRM Director
  • Şeyma Özhan, Danone Türkiye Pazarlama İletişim Müdürü
  • Melis Sencer, Arçelik Customer Experience Design & Analytics Manager

Okumaya devam et

Day Without Whopper – Burger King

Arjantin’de, McDonalds’ın kanser hastalarına Big Mac satış gelirleri ile destek kampanyasına, Burger King “Day Without Whopper” kampanyasıyla Whopper satışlarını bir günlüğüne durdurarak katkıda bulundu.  Gerçekten iki rakibin ortaklaşa nasıl rekabet edeceğine dair muhteşem bir örnek.

BMW reklamı

Karşılıklılık İlkesi

1974 yılında bir sosyolog olan Phillip Kunz, evine gelen yılbaşı tebrik kartlarından esinlenerek bir deney tasarladı[1], civarında oturan, hiç tanımadığı 600 ailenin adreslerini tespit etti ve bu ailelere her yılbaşı el yazısı ile tebrik mektupları yolladı. Sonuçlar ilginçti; önce 15-20 daha sonra 200 aileden cevap gelmeye başladı. Cevaplar detaylıydı –bazen 3 hatta 4 sayfa-, aile ile ilgili fotoğraflar içeriyordu. Kunz, tamamen yabancı bir kişiye niye bu kadar özel bilginin yollandığını, niye bu kadar detaylı yazıldığını incelemeye başladı.

Okumaya devam et